Medya ve güven kelimeleri, iletişim sektörü için son dönemin şüphesiz en revaçta iki kelimesi. Bu iki kelimeyi evlendirmek ve hiç ayrılmamalarını sağlamak için oldukça kalabalık bir insan topluluğu mücadele veriyor. Ondan daha da büyük bir insan topluluğu da bu evliliğin sürmesini, doğru ve ilkeli şeklinde iki de çocuklarının olmasını bekliyor. Fakat ne yazık ki medya ve güven’in öyle çok iyi de bir ilişkileri yok, sık sık kavga ediyor ve ayrılıyorlar.
İşin mizahi yanı bir yana modern insanı güven açısından değerlendirdiğimizde ne yazık ki tüm zamanların en yoksun ve yoksul insanı ile karşı karşıya kaldığımızı fark ediyoruz. Bunun onlarca nedeni var, ayrıntıya daha sonra Serdar Taşçı’nın, Siyaset Felsefesi Medya ve Ahlak kitabı eksenin gireceğiz.
Yine bir medya okumaları saatinde, “acaba hangi medya aracına daha fazla güveniyoruz” sorusu aklıma düştü. Cevabı almanın en kısa yolu Twitter’dan geçiyordu, hemen bir Twitter anketi açtım ve paylaşımda bulundum. Soruyu yazarken muhtemelen 10 kez metni değiştirdim, zira sorduğum soruda yönlendirme olmaması ve cevabın kapsamını sınırlaması gerekiyordu.
Aşağıdaki medya araçlarından hangisinde duyduğunuz bir habere, (%100 olmasa bile) doğrulama gereği duymadan güvenirsiniz?
— M.Rıdvan ÖZDEMİR (@mridvano) 15 Ocak 2017
Anket sorum “Aşağıdaki medya araçlarından hangisinde duyduğunuz bir habere, (%100 olmasa bile) doğrulama gereği duymadan güvenirsiniz?” şeklinde ortaya çıktı.
Soruyu yayınladıktan sonra Whatsapp ve BİP gruplarındaki ve Twitter’daki değerli dostlarımın da yardımıyla tweet (kendi çapında) oldukça kalabalık bir kitleye ulaştı ve ankete 2.478 kişi cevap verdi. (Herkese teşekkür ederim.)
Tweet paylaşıldıktan sonra tahmin ettiğiniz üzere anketin şıklarında neden E) Hiç biri şıkkı yok sorusuyla karşılaştım. Herhalde 150 civarı bu yönde mention vardı. Bu şıkkı eklemek açıkçası çok popülist bir tavır olacaktı ve muhtemelen popüler bir cevap olduğu için de -sosyal medya deyimiyle- o “butona çökülecekti”. Ben de yönlendirme yapmamak ve kapsamı netleştirmek için bu şıkkı eklemedim.
Asıl öğrenmek istediğim ise; içerisinde yaşadığımız şartlar altında dahi hangi kaynaktan aldığımız habere daha fazla güvenip harekete geçeceğimizi anlamaktı. Bu nedenle parantez içerisine (%100 olmasa bile) ibaresini ekledim. Görüntüleme istatistiklerine baktığımızda hiç biri seçeneği olmadığı için “bir bakıp çıkan” kişi sayısının da bir hayli fazla olduğunu anlayabiliyoruz. Yani güvenimizi bir sosyal medya anketi için olsa bile emanet etmeye kıyamıyoruz, büyük ironi…
Anket Sonucunu Değerlendirelim
Anket sonucu açıkçası beni de ziyadesiyle şaşırttı / 2. Evet bu 2 yanlışlıkla burada değil, çünkü ankette Televizyon seçeneğinin en yüksek oranda güvenilir bulunacağını tahmin ediyordum. Tahmin konusunda beni yanıltan ise ikinci derecede en fazla güvenilen medya aracının Sosyal Medya çıkması oldu. Yani bir seçenekte tam beklediğim, ikinci seçenekte ise hiç beklemediğim seçenek öne çıktı. Açıkçası anketin sonucunun Televizyon, Gazete, Haber Siteleri ve Sosyal Medya şeklinde sonuçlanacağını tahmin etmiştim. Fakat anket sırasıyla Televizyon (%39), Sosyal Medya (%35), Gazete (%15), Haber Siteleri (%15) şeklinde sonuçlandı.
Televizyon (%39)
Televizyonların yayın politikalarını şekillendiren katı kuralların olması ve sektörde etkin bir denetleyici kurumun olması televizyonda yayınlanan bir habere daha fazla güvenilmesini sağlıyor diye tahmin ediyorum. (Mentionlarla bu tahmin de doğrulandı.) Burada bir gerçeklik ve bir de ironi bulunuyor. Gerçeklik, televizyonlarda yayınlanan bir habere daha fazla güvenilmesi, ironi ise bu güvenin nedeninin RTÜK gibi denetleyici bir kuruma bağlanması.
Sosyal Medya (%35)
Bu seçeneğin yüksek çıkmasını anlamlandırmakta güçlük çekiyorum ve anlamaya çalışıyorum. Zira troll kültürünün mayası ilk olarak sosyal medyada çalındı, yalan haberlerin neredeyse tamamı sosyal medyadan yayıldı, sosyal medyadaki paylaşımlar bir yana kişiler ve hesaplar bile tam anlamıyla doğrulanabilir olmaktan çok uzakken nasıl oldu da sosyal medya en güvenilir ikinci kaynak olarak seçildi?
İlk ihtimal, katılımcıların soru ile sosyal medyada karşılaşmaları olabilir, ikinci ihtimal ise resmi anlamda yayın yapan medya kavramına karşı bir tepki geliştirilmiş olabilir diye düşündüm. Eğer bu seçeneği tercih ettiyseniz lütfen bize yardımcı olun ve nedenini bizimle yorum kısmında paylaşın.
Türkiye’de internet kullanıcılarının %73’ü sosyal medyayı bir haber kaynağı olarak görüyor. Bu oran, 2015’te %67 idi ve Türkiye, raporun kapsadığı 18 ülkeden, sosyal medya platformlarının en yüksek oranda okur tarafından haber kaynağı olarak kabul edildiği ülkeydi. | Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışma Enstitüsü Dijital Haber Raporu |
Gazete (%15)
Benim tahminimde ikinci sırada bulunan yazılı basının amiral gemisi olan gazeteler, sizlerin oylarıyla üçüncü sıraya yerleşti.
Gazeteleri ikinci derecede güvenilir bulmamın nedeni yine ciddi anlamda bir regülasyona tabi olmaları ve aceleci bir heyecanla haber yapmalarının neredeyse imkansız olması. Gazeteler, okuyucunun eline geçene kadar ciddi bir serüven yaşar… Editör, sayfa sekreteri, haber müdürü, yayın yönetmeni derken ciddi bir iç denetimden geçerek basılacak şekilde matbaaya ulaşır. Ayrıca gazeteler belirli bir hukuki prosedürle de mükelleftirler. Tüm bu nedenler beni ikinci sıraya gazeteyi koymaya sevk etmişti.
Ankette çıkan sonucu bir nedene bağlamak gerekirse; gazetelerin son dönemde yaşadığı kamplaşmayı düşünebiliriz. Gazete okuyucuları açıkçası kendi tercih ettikleri gazetenin güvenilir, diğerlerinin güvenilmez olduğunu düşünüyor, bu nedenle de genel toplamda güven düşük düzeyi ortaya çıkıyor diye tahmin ediyorum.
Haber Siteleri
Benim tahminimde üçüncü sıraya yerleşen haber siteleri, sizlerin oylarıyla dördüncü sıraya yerleşti. Hızlı haber akışı, haberlerde kullanılan dil, merak haberciliği, tık avcılığı, kadın istismarı galeriler, yanlış yönlendiren başlıklar, kalifiye personel yetersizliği ve nihayetinde ne olursa olsun en yüksek ziyaretçi sayısına sahip olma yarışı haber sitelerini listenin en sonuna konumladı diye düşünüyorum.
Sıraladığımız bu handikapların tamamından gazetecilerin kendileri de mağdur ve rahatsız. Beraber çalıştığımız genel yayın yönetmeni, haber müdürü ve editör arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerde bu durumun değişmesi için mücadele ettiklerini fakat bu tip haberleri yapanların hitleri artarken, yapmayanlarla aralarındaki makasın açıldığını, bu durumun da reklam pazar payı konusunda sıkıntı yarattığını belirtiyorlar.
En Büyük Sorun Dijital Reklamlar
Dijital reklam pastası paylaşılırken ne yazık ki karar vermek için en kısa yol olan ziyaretçi sayısı tercih ediliyor. Hem kolay manipüle edilebilir bir değer olması hem de yüksek trafikli sitelerde kaliteli içerik parametresini gölgede bırakması nedeniyle bu değerin haberciliğe zarar verdiğini düşünüyorum. Zira bu değer itibar gördükçe kaçınılmaz olarak bir önceki paragrafta değindiğimiz handikaplar yaşanmaya devam edecektir.
Yeni Medya Okuyucusunun Şizofrenik Çelişkisi
Ülkemizde İnternet haberciliği günden güne güç kazanıyor. Fakat iyi örneklere baktıkça, önemli bir kısmının henüz emekleme döneminde olduğunu söyleyebiliyoruz. Buna rağmen oldukça yüksek ziyaretçi sayılarına sahipler. Ziyaretçi sayısının neden yüksek olduğuna dair bir anket yapmış olsaydım muhtemelen herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç duymaksızın en yüksek oyu, Galeriler seçeneği alacaktı.
Ben olayın bir diğer yüzüne de işaret etmek istiyorum. Görüştüğümüz gazeteci dostların önemli bir kısmı da en büyük sıkıntılarının niteliksiz habercilik ürünlerinin okuyucu tarafından rağbet görmesi olduğunu belirttiler. Sonuna kadar katılıyorum, ne yazık ki rağbet edildiği için de üretilmeye devam ediliyorlar.
Okuyucu tarafında ise kime sorarsanız sorun hiç biri kesinlikle müstehcen galerilere bakmıyor ve bu durumdan çok rahatsızlar. Peki bu kadar ziyaretçi nereden geliyor? Konuyla ilgili şizofrenik tavrımızın en güzel ispatını İkanın Psikolojisi kitabında bulmuştum, örnek tam olarak içerisinde bulunduğumuz durumu açıklar nitelikte.
Yapılan bir çalışmada, güzel bir bayan mankenin yer aldığı yeni bir araba reklamını gören erkekler arabayı, reklamı mankensiz gören erkeklere oranla daha hızlı, daha etkileyici, daha pahalı görünüşlü ve daha iyi dizayn edilmiş olarak değerlendirmişlerdir. Ancak daha sonra sorulduğunda erkekler, mankenin düşüncelerini etkilediğini reddetmişlerdir. (Smith & Engel, 1968)
İnternet habercilerine yardımcı olmak için lütfen bu tip niteliksiz haberleri tıklamayın, ekonomi, spor, eğitim, siyaset, gündem gibi başlıkları tercih edin ki haberciler de bu haberlere ağırlık verebilsinler. Haydi hep beraber internet haberciliğini kalkındıralım, ne dersiniz?