Dağ 2 Film Eleştirisi: Beğenmeyenlerden Misiniz?

Filmlerin propaganda amaçlı kullanımı oldukça eskiye dayanıyor. (Hollywood, Pentagon ve Washington / Küresel Stratejinin Üç Aktörü) Mantığı aşan duyguyu insan bilincine enjekte etmenin en kısa ve en etkili yolu olduğu için de maharetli ellerde eşsiz bir silaha da dönüşebiliyor. Bu konuda en mahir ülke kuşkusuz ABD…

Su götürmez hezimetleri bile Hollywood stüdyolarında zafere dönüştüren ABD’nin aksine (Vietnam’dan çıkan Rambo serisi) biz de dağlarda, mezralarda, ovalarda kanımızla yazdığımız destanları kamera karşısında kepaze ediyoruz.

Dağ 2 filmini izledim, çok öfkeliyim. Teşbihte hata olmaz, internetten 5.000 TL’ye akıllı telefon siparişi verip, kargoda gelen koliden hıyar çıksa muhtemelen en fazla bu kadar sinirli olabilirdim.

Filmi, daha kaliteli ürün bekleyen bir müşteri sıfatıyla, sinematografik açıdan ve yerelleştirme açısından eleştireceğim. Birinci bölümde getireceğim eleştiriler somut, ikinci bölümdeki eleştiriler ise soyut olacak.

Sinematografik Açıdan Eleştirilerim

İnsan sevdiğini eleştirirmiş penceresinden bakınca derdim daha iyi anlaşılacaktır. Kesinlikle bu tip filmlere ihtiyacımız var, hem de inanılmaz derece… Bu nedenle filmin her saniyesinin çok iyi düşünülmesi ve çok iyi kurgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Eleştiri 1: Gasıllar Değil Gassallar Olacaktı

Terminoloji takıntısı sizde var mı bilmiyorum ama bende biraz var. Filmde 00:56’da başlayan diyalogda kızı vefat eden Veysel Yarbay derdini komutanı ile paylaşıyor. Buradaki diyalogda duvarları yumruklarken elinin kırıldığını ve yaşadığı derin üzüntüyü anlatıyor. Diyalogda geçen gasılhane ve gasıllar kelimeleri anında zihnimdeki kelime polisimin alarmlarını çalıştırdı. Doğrusu Gasilhane ve Gassallar olmalıydı. Çok mu takıntı? Bence değil. Başarı ayrıntıda gizlidir. Gerçi Fatiha’nın bile yanlış okunduğu birçok yapıma rastlamış biri olarak bunu es geçmek gerekiyordu belki ama ecnebinin bir film ve bir dizi için gösterdiği özeni yerli yapımcılardan beklemek çok mu dedim, işte buna takılmadan edemiyorum.

Eleştiri 2: Özel Kuvvetler Taktik Av Tüfeği mi Kullanıyor?

Filmin bence en sempatik karakteri olan Eşref’in elindeki silaha dikkat etmişsinizdir. Silah ile ilgili olan herkesin dikkatini çektiğini düşünüyorum. UTAS UTS 15 serisi bir av tüfeği olduğunu videoyu izleyerek görebilirsiniz. Özel kuvvetler sınır ötesi operasyonlarda av tüfeği mi kullanır sorusu aklıma düştü. Muhtemelen silah tasarımı nedeniyle tercih edildi, ayrıca ABD’de de silah meraklıları arasında oldukça beğeni toplayan bir silah olması nedeniyle de tercih edilmiş olabilir, fakat bu silah taktik bir av tüfeği.

Sinemamızda özensizliklerin geneline alıştırıldık, kostümde özensizlik, mekanda yetersizlik, ekipmanda özensizlik, kullanılan dil ve terminolojide önemsizlik liste uzar gider.

Hollywood kesinlikle boşuna Hollywood olmuyor. 1989 yapımı My Left Foot filmi için Daniel Day-Lewis sol ayağıyla yazı yazmayı öğreniyor, filmde ayağıyla yazı yazmayı başaran ünlü bir engelli romancıyı canlandırıyor.

  • Christian Bale, Makinist filmi için 30 kg veriyor.
  • Bryan Cronston, Breaking Bad dizisindeki Walter White rolü için gerçekten uyuşturucu meth yapmayı öğreniyor
  • Robert De Niro meşhur Taxi Driver filmi için 1 ay boyunca taksicilik yapıyor
  • Brad Pitt, Fight Club filmi için ön dişlerini kırdırıyor

Kurcalarsanız bunun gibi daha onlarca kilo alan, kilo veren, odaya kapanan, adada yaşayan, vücut geliştiren, dil öğrenen yani yaptığı işin hakkını vermek için terini son damlasına kadar harcayan aktör bulabilirsiniz. Bizde durum nasıl, onu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Sizce Hangisi Daha Heybetli?

Filmlerde algı yaratmak için olan abartılır, daha büyük, daha fazla, daha güçlü, daha …. Olumlu yönde bir abartma eğilimi vardır. Bu doğrultuda bir değerlendirme yaptığınızda film yine sınıfta kalıyor. Aşağıdaki iki görsele bakın, çok klasik bir yöntemle hazırladım. Onlarda vs bizde yöntemi ve olan vs kurgulanan yöntemi.

Bu tip filmlerle, ilgili ülkelerin özel kuvvetlerinin, polisinin, istihbarat teşkilatının insan algısındaki gücü pekiştirilir, tek bir mermi atmadan kültürel fetihler yapılır. CIA nerede olursan ol seni bulur, ABD deniz komandosu her şart altında galip gelir, Mossad’ın altından kalkamayacağı operasyon yoktur vb gibi. Dehşet zihnimizde kurulur ve tüm hayatımıza yansır. Peki bizde durum ne, bunun değerlendirmesini de tamamen size bırakıyorum.

Soldakiler bizim aslan bordo bereli askerlerimiz, sağdaki de filmdeki karakterler. Rambo‘yu bizim zihnimizdeki ABD askeriydi, şimdi düşünün sağ bölümdeki askerler bizim en seçkin kuvvetimiz olarak beyaz perdeye yansıtıldığına göre siz olsanız bu kuvvetten çekinir misiniz? Filmde rol alan oyuncuların vücut kondisyonu açısından kesinlikle yetersiz olduğunu düşünüyorum.

Yerelleştirme ve Kurgu

Türk yapımı bir filmde yerelleştirme de ne ola dediğinizi duyar gibiyim. Bu film ABD’de ve AB ülkelerinde İngilizce seslendirme ile izlendiğinde emin olun sade bir Türk vatandaşına geldiğinden çok daha fazla tanıdık gelecektir. Jestler, mimikler, tavırlar, inişler, çıkışlar neredeyse tamamı ABD sinemasında gördüğümüz bıçkın asker tripleri. Ve gerçekten ciddi anlamda bir yerelleştirmeye ihtiyacı var. Aşama aşama gidelim, ilk konu küfürler…

Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin kurumsal küfrünü hepimiz biliyoruz ve filmde de sık sık zikredilmiş. Fakat o kadar çiğ ve o kadar yersiz kullanılmış ki ciddi anlamda mide bulandırıyor. Filmlerde küfür kullanılması alışık olduğumuz bir şey, hatta yerinde kullanıldığında anlatımı güçlendirdiği de aşikar, fakat yine kurgudaki hamlığımız nedeniyle olsa gerek bu işi de elimize yüzümüze bulaştırmışız. Fragmandaki ilgili kısmı izleyin, bu küfrü daha önce milyonlarca kez etmiş biri olarak canlandırmayı kesinlikle fazla zorlama buldum.

Filmdeki imalar da cidden kepaze. Hani sadece diyaloglar üzerinden bir ordu hayal etmeniz istense 7/24 mastürbasyon yapan bir tim veya manga var diye düşünürsünüz. Amiyane tabirle “erkek muhabbeti” denen şey askerde sıklıkla yapılır fakat gerçekten bu filmdeki düzeyde değil. Filmde kullanılan eliyle evli olmak tabiri 20 yaşında gençlere söylendiğinde belki bir espri kaynağı olabilir fakat filmdeki gibi “saçının” kılı ağarmış iki asker arasında konuşulduğunda espri tamamen groteske dönüşüyor.

Saçmalamanın zirve yaptığı yer ise filmin kapanış bölümü. Filmin kapanış bölümünde bir timimiz bir Türkmen köyü olan Çardaklı’yı savunmaktadır. Köyü kuşatan DAEŞ militanlarına karşı bir savunma hattı tahkim ederler, patlayıcılar döşenir, stratejik yerler tutulur ve siper muhabbeti başlar. Filmin Türk kültüründen tamamen uzak bir anlayışla yapıldığının vesikası bu sahnedir. 7 kişilik Bordo Bereli timi 200’e yakın, tankı, topu, tüfeği olan DAEŞ grubuna karşı köyü savunacaklardır, sadece 5-6 kişi… Tim öleceğini bilir, bizim terminolojimizde bu ölüm de ŞEHİTLİK’tir. En kalitesiz ecnebi filminde bile ölüme giden insanlar İsa’dan, Tanrı’dan, Meryem’den yardım ister, dişe tırnağa dokunur bir diyalog geçer, mesaj verilir… Peki Dağ 2 filminde ölmeye, yani şehit olmaya giden tim ne konuşuyordu dersiniz? Seks!

Şaka değil, bildiğiniz milli formayı ilk ne zaman giydin muhabbeti yapıyor bizim ölüme giden askerlerimiz. İşin gerçeğini ise askerlik yapan her Türk evladı bilir; her akşam yapılan ranza altı muhabbetlerinde bu konuları açmaya çalışan bir kaç gevşek ağızlı mutlak bulunur, ama konu iyice seviye kaybettiğinde “hopppp olm bir durun ya iyice b.kunu çıkarttınız ha” diyen bir üst devre çıkar ve muhabbete nokta koyar. Fakat filmde bu muhabbeti yapanların yine saçının kılı ağarmış 30-40 yaşın askerler olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Eğer bir sonraki filmde küfür kullanacaklarsa lütfen Deadwood, Full Metal Jacket, Reservoir Dogs gibi filmlere bakmayı ihmal etmesinler. Bu filmlerin hepsini izlediklerine ve bildiklerine eminim, ama mesele bilmek değil uygulayabilmek, uyarlayabilmek yani yerelleştirebilmek.

Bir diğer konu mekan kullanımı. Gerçekten filmin en başarısız bulduğum yönlerinden biri de mekan kullanımıydı. Bir mezra, çalılık çimenlik, bir kaç kaya parçası… Dağ filminin ilk versiyonunda da kullanılan mekan sayısı azdı fakat gerçekten insana mesajını aktarabilen bir mekan kullanımı vardı. Hatırlayın, siz de hissettiniz Doktor Kanas’ın nefesini ensenizde… O karakolda kısılıp kalmayı, vızıldayan mermi seslerini, ölüm korkusunu, çaresizliği, kapana kısılmışlığı… Bu filmde ise heyecanlandığım tek sahne vardı, o da şanlı bayrağımızın Çardaklı köyünde göndere çekildiği andı… İlk filmde gözyaşlarımın bir kısmını içime akıtmıştım, tutamadıklarım da yanaklarımdan süzülmüştü, ne yazık ki bu film o duygu yoğunluğundan çok uzaktı. Acaba görsel yeteneklerimiz arttıkça duyguyu ihmal mi ediyoruz?

Sonuç olarak; yapımcıların kendi kültüründen uzak tipler olduğunu sıklıkla söylüyorum. Bu nedenle firmalar anlamsız halkla ilişkiler krizleri yaşıyor (Casper Krizi), milyonlar yatırılan reklam filmleri bir kaç gün içerisinde yayından kaldırılıyor (Turkcell Gangnam Style), yapılan işlerin ayağı yere basmıyor. Bu bağlamda Dağ 2 filmini kurtaran tek şey var o da; konunun ağırlığı. Asker, bayrak, vatan dendiğinde hepimiz duygusallaşıyoruz ve algı filtrelerimiz zayıflıyor, ve bu sayede de en özensiz işler bile tahta çıkabiliyor. Ne demişler; koyunun olmadığı yerde keçi…

act-of-valor-seref-madalyasi

Peki bir sinema müşterisi olarak ben ne istiyorum: Ben özen istiyorum, ben emek istiyorum, ben diyalog istiyorum, ben görsellik istiyorum, ben duygu istiyorum, ben algı istiyorum, ben anlam istiyorum, ben asalet istiyorum, ben değerlerimin yüceltilmesini istiyorum, ben Ömer Halisdemir‘in hatırasına yakışır bir oyunculuk istiyorum, onun kendi işini yaparken gösterdiği ciddiyeti ve fedakarlığı istiyorum… Hadi diyelim duygu olarak bunu veremiyorsunuz bari görsel olarak  şu filmlerdeki kaliteyi istiyorum:

Siz izlediniz mi, ne düşünüyorsunuz? İzlemediyseniz lütfen izledikten sonra yorumlarınızla yazıyı zenginleştirin…

8 comments

  1. Merhaba, kesinlikle bu filmi benim gibi beğenmeyen de çıktı mı acaba diye düşünüyordum özellikle şu ağır cinsel içerikli konuşmalar konusunda. Ancak bilirsiniz vatan millet konulu şeyleri eleştirmek biraz hassas konulara girmek demek belki de çoğu kişi bu yüzden bu filme okkalı bir eleştiri yapmamıştır ama bu yazıyı görmek içimi rahatlattı çünkü birilerinin çıkıp ”Ne salak muhabbet yapıyor bunlar böyle” demesi lazım. Bizim askerimiz eşine, kız kardeşine, kız arkadaşına tüm kadınlara değer verir. Vicdanı ve merhameti ile bilinir ama şu ettikleri muhabbetler tek kelimeyle midemi bulandırdı ve inanın onlar çatışmadayken aklım hep kadınlar hakkında ettikleri o belden aşağı yorumlarda konuşmalarda kaldı ve konunun duygusallığına varamadım. Yaralandılar üzülemedim vs çünkü bunlar hassas şeyler kadınlar sanki günlerini güzel geçirmeleri için onlara verilen bir oyuncakmış kullanıp atabileceklermiş gibi triplerdelerdi. Sadece gençleri değil yaşlı olanları da ve bu gerçekten aklıma şunu getirdi. Bunlar gerçekten asker olabilir mi? Asker dediğimiz kişiler böyle sapık ve iğrenç zihniyette konuşuyorsa dışarıda gördüğümüz herhangi bir erkek kim bilir ne düşünüyordur? Ayrıca filmle ilgili diğer bir gıcık olduğum şey sürekli -askerin adını unuttum Murat Arkın canlandırıyordu- ateş etmeden önce özlü sözler söylemesi. Ya Allah aşkına orada düşman var ateş edebilecek miyim hedefi tutturabilecek miyim diye düşünür insan her an ne kadar tecrübeli olursa olsun beyefendi hala yok açılır tatlı güller arılar tatmak için de bilmem ne kim yapar bunu? Buralarda çok sıkmıştı cidden. Zaten film biraz yarım gibiydi yani tam bir olay olacak başka bir olay gösteriliyor flashbackler konuşmalar vs araya girdi derken esas konular hep yarım yamalak gösteriliyor. Ve biz çok esaslı bir konu izlemek yerine birden fazla olayın içinde buluyoruz kendimizi ve bu da yarım yamalak olaylar demek oluyor. Filmler ile ilgili görüşlerim bunlar. Sevmedim, Söz dizisini izliyorum şu an o çok hoşuma gitti ama.

    1. Harika özetlemişsiniz, bir erkek olarak ben bu kadar tiksindiysem sizi hiç düşünemiyorum. Ama ne yazık ki kutsal istismarı sinemamızın aşağı yukarı tek gelir kapısı. Değerli konuları alıp, en özensiz şekilde beyaz perdeye aktarıyorlar, insanlar ise sırf konunun hürmetine yapımların kepazeliğine tahammül etmek durumunda kalıyor. Yalnız olmadığımı bilmek mutlu etti 🙂

  2. Kesinlikle %100 haklı konulara değinmişsin…Aynı şekilde, Biz Türk milletine yakışır olmayan Taklit, yapmacık ve yersiz buldum…Cehennem melekleri gibi soğuk ama onlar Americaniii olduğundan normal iken, biz özünde Osmanlı yerinde Türk aslında Müslüman bir milletiz.Bu Film Bizi anlatmamış..Bizi Rezil etmiş..

  3. Av tüfeği, dediğiniz üzere hem de taktik bir av tüfeği, meskun mahal başta olmak üzere TSK ve JGK tarafından kullanılır. Sosyal medyada bilhassa 2016 sonrası sahadan askerlerimizle ilgili pek çok görsel servis edildi. Belli başlı sayfalar ve forumlarda aynı tüfeği askerlerimizde gördüm. Kaldı ki yönetmen Genelkurmay ve MKE ile beraber çalışmıştı bu filmde. İstese en kötü bir G3 veya MP5 makineli tabanca verirdi o karaktere… Yerli MPT-76’ların yanında “sızma ” konusunda uzmanlaşmış bir personeldeki yine yerli taktik av tüfeği gayet gerçekçi ve hoş bir detay. Call of Duty oyununun senaryo modunda bile pompalı tüfekle başladığımız görevlere girmeyeceğim. Teröristlerdeki AK 47’den AUG’a uzanan, uluslararası beslenme vurgusunu da not düşelim.

    Ben askerliğimi 1 ay bedelli yaptım. Ama 60 kilo zor gelecek 3 kazıklı bir uzman çavuşun, ki kendisi özel kuvvetlerden değil standart bir komando idi, tek kolla üst üste yaptığı nizami barfikslere şahit oldum. Kollarını ölümüne sıksa belki birazcık kas şişerdi… Şehit haberleri ardından merhum askerlerimizin dost meclislerinden görselleri yayılır. Herkül gibi olanı da vardır, dışarıda görsek fiziği itibariyle asker olamayacağını düşündürecek olanları da. Bahsettiğim askerler yükümlü erler olmayıp, rütbeli ve elit birliklerde görev yapanlardır. Vücut kondisyonu açısından kesinlikle yetersiz olduğunu düşünmek, bir düşünme değil sadece bakıştır.

    Filmin sonundaki seks sohbeti Er Ryan filminden alıntı olmakla birlikte, tabiri caizse bir gırgırdır. İsa, melekler vurgunuza ithafen söylüyorum; bir tarihçi Fahrettin Paşa’nın rüyasında Hz. Muhammed’i gördüğünü, peygamberin ona Medine’yi terketme dediği için de onun sıkı sıkıya bu müdafaaya sarıldığını söylüyordu. Başka bir tarih programında aynı Fahrettin Paşa’nın vasiyet olarak mezarına rakı dökülmesini istediği söylendi. Doğrudur veya yanlıştır merak etmedim. Ama şaşırmadım da. Sadece Türk kültürü vurgusu derken neyi kastediyoruz onu sorguluyorum. Zira günümüz kılıç kalkanlı dizilerindeki gibi yapay bir hamaset de var işin ucunda… Bu arada 1 aylık askerliğim sırasında komutanlarımın kıytırık bir yürüyüş eğitimi bunaltısındaki askerlere bile porno yıldızı muhabetti açarak moral verdiğine şahit olmuşluğum vardır ki konu oraya nasıl gelmişti inanın hatırlamıyorum. Rütbeli personel dediğimiz kişi ergen yaşta sadece erkeklerin bulunduğu bir ortama girer ve orada büyür, bel altı muhabbetler abes değildir ve yaşla alakası yoktur kısaca. Kışladaki kadın fotoğrafçının dahi dükkandaki dekor tüfeğin yıpranması ile ilgili olarak “demirden yaprak versen onu da kırarlar” dediğine tanık oldum ben. Gayet yapay söyledi ama gerçekti.

    Her şeye rağmen türünün yerli ilk örneğidir bu film, beklenti sadece bu yüzden bile düşük tutulabilir ve normaldir. Ama yazdıklarınız kişisel beklentileriniz dışında bana çok da tutarlı gelmedi…

    1. Öncelikle uzun yorum için teşekkür ederim 🙂 Yorumlarımızda yaklaşım farkımız şu, siz gerçeği böyle diyorsunzu ben de diyorum ki, ok gerçeği bu ama film yaparken idealize edilir, en iyi hali sunulur zira film denen şey sadece izlensin diye değil, belirli bir algı oluşturmak için yapılır. Yorumlarımı bu çerçeveden değerlendirmenizi rica ederim.

      Av tüfeği sadece bomba imhası için çok sınırlı sayıda kullanılıyor, operasyonel bir silah değil. Ama yine de bu konuda görüş farkı olabilir, haklı da olabilirsiniz.

      Zayıf asker gerçek hayatta olabilir fakat amacınız algı oluşturmak ise en iyi halinizi sunarsınız. Kız istemeye giderken saçınızı başınızı tarari en güzel kıyafetinizi gyersiniz, çünkü vitrine çıkacaksınızdır 🙂 Bu filmle de kendi ordunuzu vitrine çıkarıyorsunuz, en güçlü, en ürkütücü görünen tiplerin asker olması gerekir.

      Ben de tam olarak bunu söylüyorum, aşırı Amerikanvari sulu bir sohbet. Ben bedelli yapmadım, kısa dönem yaptım, benzer muhabbetler bizde de döndü, bu bilinen bir şey ama burada askerler kışlada değil. Yatakhane geyiği de yapmıyorlar, ölmek üzereler, şehit olmak üzereler. Bu aşamada hiç bir asker seks muhabbeti yapmaz, yapamaz. Ordu kültürümüzde de böyle bir yaklaşım yok dahası propaganda açısından da askerimizi ölmeden önce “karı-kız muhabbeti yapan” asker profili ile sergilememek gerekir. Biz ne diyoruz, Türk beklenendir, Türk askeri erdimlidir… Bu profile uygun sohbet gerekir, beklentim buydu. Ama işin kolayına kaçılıp Amerikan ezberi filmlerdeki sahneler aynen filme aktarılmış. İzleyici olarak bunu kabul etmediğimi ifade ettim sadece.

      Türünün yerli ilk örneği, doğru, bu tip eleştirilerle yapımlar gelişir, zenginleşir, kalitesi artar. Ben de kendi beklentimi paylaşmak istemiştim. Ki son dönemde yapılan Teşkilat, Al Sancak vb gibi dizilere bakıldığında baya bir mesafe kat edildiği de görülebilir.

      Görüşlerinizi paylaştığınız için tekrar teşekkür ederim.

  4. Bu filmi beğenmeyenleri anlayamıyorum ya zamanında cem yılmaz yeşilçamdaki düzgün konuşmaları eleştirip sanki tdk eroin kaçırıyor demedi mi bu insanlar gerçektede yaşıyor ve alper çağlar günlük konuşmalar nasılsa öyle olmasını isteyen bir yönetmen diğer türlü çok yapmacık dururdu silah seçimleri gayette başarılı napacaktı m4 yada eşrefin kullandığı silah benelli m4 olsaydı nolacaktı özel kuvvetler yapacakları operasyona göre temel silah ve destek silah alırlar geliyim “gasilhane” mevzusuna çocuğunun acısını yaşayan bir insan ya gasilhane yerine gasılhane dedim tüh mü diyecekti erkeklerin olduğu ortamlarda sadece Molière den Shakespeare den vs mi konuşulmasını istiyorsunuz hiç bir erkek ortamında tek bir muhabbet dönmez ve arkadaş ortamında doğru kelime kullanımına bakmaz alışılmış gayri ahlaki dizilerdeki düzgün türkçeli ama beş kuruş etmez olaylara bu film tabi farklı geldi insanlara…

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Konuşma, üslup ve erkek muhabbeti kısmında aynı fikirdeyim, bu yazıyı kaleme aldığım günden bu yana 8-9 yıl geçti, bu sürede daha fazla dizi ve film izleme fırsatım oldu. Hala aynı fikirdeyim, bu tip anlarda bel altı muhabbet hala abes geliyor. Küfür edilmesi de çiğ demiştim, The Wire dizindeki ”f*uck” serisi ve Deadwood dizisindeki Cocksucker küfürlerini nasıl kullandıklarını görünce bu kanaatim daha da güçlendi. Çok teatral kaçıyor cidden. fikrin değişen bir şey olmadı mı dersenizi tüfek konusunu öğrenmiş oldum bu yazıya gelen eleştirlerin ardından. Özel Kuvvetlerin meskun mahal operasyonlarında hasar arttırmak için parçacık etkisi yüksek, tek atımda daha fazla alana zarar vermek amacıyla tüfek kullandığını öğrendim.

      Kelime hatası konusuna gelirsek, buradaki kişiler rol yapıyor, yani bir acı yaşadıkları yok. Eğer bir terminolojiye ait kelime kullanacaksanız onu doğru kullanmalısınız, o kadar danışman neye yarıyor?

      Özetle daha iyisi olsun diye eleştirmiştim, o günden bu yana savunma sanayinin gelişimiyle sponsorluk destekleri de arttı, daha yüksek bütçeli ve daha nitelikli yapımlar geliyor, severek izliyoruz. yorumunuz için tekrar teşekkür ederim.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

56 + = 62