Tadına doyamadığım kısa süren diziler listesine yeni bir dizi daha ekledim diye üzülürken bugün Berlin Station dizisinin 3.sezon onayını aldığını okudum ve bu yazıyı kaleme almak için klavyenin tuşlarında parmaklarımı gezdirmek için moral buldum.
Eğer medya, istihbarat ve uluslararası ilişkiler konularına meraklıysanız dizi birkaç açıdan izlenmeye değer. İstihbarat servislerinin farklı ülkelerde manipülasyon sanatını nasıl icra ettikleri, medyanın bu serüvene nasıl ortak olduğu ve farklı istihbarat servislerinin dijital mecraları nasıl kullandıkları. Açıkçası üçüncü nedeni birkaç yıl önce dile getirdiğinizde konuştuğunuz dostlarınız size “yav ne garip adamsın” diye baktığını henüz unutmamışken Cambridge Analytica ve Facebook skandalı gündeme bomba gibi düştü. Haklı şüphelerin gerçek çıkması bir insana en fazla ne kadar keyif verebilirse işte tam olarak o kadar keyif aldım diyebilirim. (Bkz Twitter paylaşımı.)
Cambridge Analytica'nın Facebook verilerini seçimlerde kullanarak sonuçları etkilediğine dair gündem henüz yeni, bakın aynı konu 2017 tarihli istihbarat servislerinin Almanya'daki bilek güreşini anlatan Berlin Station dizisinde nasıl zikredilmiş. | #sosyalmedya | #dizi | pic.twitter.com/YC1u8xwZlW
— M.Rıdvan ÖZDEMİR (@mridvano) April 1, 2018
Berlin Station, CIA’in Berlin istasyonunun Alman siyasetine nasıl etki ettiğini anlatan ilginç bir yapım. Güncel olaylara yaptığı atıflarla senaryosunun sızdırma planlar üzerine bina edildiğini düşündüren dizi Homeland‘in yokluğunda tatmin edici bir teselli hissi yaşattı diyebilirim. Sanırım 3.sezonla beraber teselli etmenin ötesinde az sezonlu dizi izlemeyenleri de takipçi kitlesine katmaya başaracak.
Bilindiği gibi 2.Dünya Savaşı’nın sonunda Almanya’yı, Rus işgalinden kurtaran ABD sonraki on yıllarda da Almanya’yı tam olarak bir arka bahçesi olarak görmeye devam etmişti. Savaşın sonlarına yaklaşılırken gardı iyiden iyiye düşen Almanya’nın paylaşılması da başlamıştı. Vahşi ve aç olan Sovyetler Almanya’nın fabrikalarını söküp kendi ülkesine taşırken, ABD’de ise ülkenin entelektüel sermayesini teşkil eden bilim adamı, istihbaratçı ve iş adamlarını kendi ülkesine kaçırmıştı. Kaçanların dönmesiyle beraber Almanya tam anlamıyla bir küçük ABD haline geldi. Günümüzde de bu durum çok da değişmiş değil, 2012 verilerine göre 4’ü hava kuvvetlerine, 23’ü kara kuvvetlerine ait olmak üzere 27 üs ve 53 bin ABD askeri, Almanya sınırları içerisinde konuşlanmış durumda. Bir nevi adı konulmamış bir işgal söz konusu.
Aynı işgal istihbarat servislerinde de geçerli. Savaş sonrası dönemde Almanya’nın yeniden inşası sürerken Alman istihbarat teşkilatı BND‘yi de eski bir CIA casusu olan Gehlen kurmuştu. Bu organik bağ zamanla devam etmiş ve günümüze kadar karşılıklı çalımlarla süregelmişti. Bu mücadelenin tarihinde yaşanan son iki kriz ise Almanya’nın ABD’yi, ABD’nin de Merkel’i dinlediğinin ortaya çıkmasıyla yaşanmıştı. Dizide tam olarak bu noktada başlıyor.
Hakan Hastaoğlu‘ndan aldığım tavsiye ile tanıştığım dizi için Hakan Abi’ye teşekkürü de borç bilirim.
Üstadım istihbarat dünyası ve medya ilişkisi açısından Berlin Station dizisine bakabilirsin. https://t.co/oB8PVwnID8
— Hakan Hastaoglu (@hastaoglu) June 21, 2017
İstihbarat dünyasının kitleleri manipüle etmek için sosyal medyayı ve iletişim tekniklerini nasıl kullandığına dair eşsiz bir diğer sezon da Homeland’in 6.sezonuydu. ( Homeland 6.Sezondan Kriz İletişimi ve Medya Manipülasyonu Dersleri ) İki diziyi izlediğiniz kitle manipülasyonu konusunda bilinçlenecek, hayal veya komplo teorisi zannettiğiniz konuların birilerinin sistematik çalışmaları olduğu konusunda farkındaladığınızın arttığını fark edeceksiniz.